ADANA GÜVERCİNLERİ HAKKINDA..


Küçüklüğümden beri biraz içinde, biraz dışında olduğum kuşçuluk camiasında gördüğüm şey; bu işin bir tılsımının olduğu, insanları inanılmaz şekilde etkilediği ve muhabbetinin belki de gerçekliğinden öte bir güzellik taşıdığıdır.

Adana’da çeşitli mahallelerde, farklı ortamlarda konuştuğum (genelde dinlediğim) insanların; bazı kuşları (genelde kendi veya yakınlarının kuşları) en iyi kuş, uçurdukları postaları da en iyi posta olarak nitelendirdiklerini ve ağızlarından bal damlayarak konuştuklarına şahit olmuşumdur. Bunu da hiç yadırgamamışımdır. Çünkü bu, insanın doğasında vardır. 
İnsan, kendinin olanı her zaman daha güzel görür.

Gerçekten de sökmesi, uçurması, devirmesi ( yüksekten dama yıkılması), postaya kazandırması, dama sağlamlaştırması, performans kazandırması; büyük sabır, emek, şans, tecrübe ve belki de en önemlisi iyi damar bulma zorluğundan dolayı; iyi bir postanın arkasına bağlanmış kapı cülüğünüzün istediğiniz performansı vermesi, insan fıtratında mevcudu olduğundan bile daha iyi görmeye neden olabilir.

365 günde, birkaç ayında tüyde olan; birkaç ayında yağmur, rüzgar, fırtına, sıcak veya soğuk nedeniyle barakada bekleyen, form tutmak için zaman ve emek harcanan; taritliği ve denk getirilmesi gereken öncüleri beklenen, toplamda sadece birkaç ay iyi ve verimli uçuş yapacak bir postayı istemek. Keçiboynuzundaki balı istemek gibi… 

Hastalıklarla, doğayla, atmacalarla, kedilerle, kargalarla, hırsızlarla, ters rüzgarlarla, başka kuşçularla yapılan amansız mücadele… 


Bir aşk, tutku, umut, özlem, beklenti… Bir hayal… Emek ve tecrübeyle harmanlanmış ve sadece iyi bir damarın üzerine inşa edilebilecek bir rüya…

Her seferinde, kuşlar uçarken ve parlağı gösterdiğinizde dalarlarken bulutların arasından, kendinizi bir rüyada hissedersiniz ve zaman donar. Zıpkın gibi kaçan öncünün arkasındaki takipçileri izlersiniz, ağır çekimde geçen birkaç saniye…

İşte o an için, katlanılır bu işkenceye. Ve gerçekleştiğinde, mutlu olursunuz. O an hiç bitmesin istersiniz. Başkalarının da buna şahit olmasını dilersiniz. Konuşursunuz dostunuzla, arkadaşınızla belki de olduğundan fazla abartarak. Ama dedim ya, doğaldır bu. İnsanın zayıflığıdır, fıtratıdır, zaafıdır bu.

Sonra mı? Her şey yeniden başlar. En sevdiğiniz damızlığınızdan aldığınız yeni bir yavruyla zaman tersine döner. Sayaç sıfırlanır, start verilir. Ama o an, herşeye değer…

Velhasıl, hiç bitmeyen bir aşktır kuşçuluk…

Not: Bu yazı, kuşçu kahvehanelerinde geceleyin kuş uçuranlar için kaleme alınmamiştır..

0 yorum:

Yorum Gönder